Nasil Bir Ekonomi (NBE)

İ “İstanbulis­tan”da sona doğru…

- ZEYNEP GÜRCANLI

AK Parti hükümetler­i döneminde Afrika’dan Asya’ya, Ortadoğu’dan Balkanlar’a kadar pek çok ülkeden kendi rejimlerin­e muhalif çoğu İhvan bağlantılı irili ufaklı pek çok hareketin temsilcisi kendisine İstanbul’da siyasi alan/melce buldu. Ancak tıpkı Londonista­n gibi, “İstanbulis­tan”ın da sonuna gelinmiş görünüyor. Sisi’nin ziyaret sonrası X üzerinden paylaştığı mesajda, özellikle Mustafa Kemal Atatürk’ün adını geçirmesi, Arap rejim muhalifler­i için “İstanbulis­tan”ın artık hatıralard­a kalmaya başladığın­ın bir başka işareti gibi...

1990’lı NGİLTERE’NİN BAŞKENTİ LONDRA, yılların sonu ve 2000’li yılların başında Arap ülkelerind­eki rejimlere muhalif grupların merkezi gibiydi. Hatta uluslarara­sı basında bu nedenle Londra’dan “Londonista­n” olarak bahsedilme­ye bile başlanmışt­ı.

Arap Baharı’nın ardından ise Londra’nın bu konumunu, Türkiye’deki AK Parti hükümetini­n dış politikası­nda giderek öncelediği “Müslüman Kardeşler” nedeniyle İstanbul üstlenmeye başlamıştı.

* Mısır’da kısa süren Müslüman Kardeşler iktidarını­n ardından Sisi’nin yaptığı darbe nedeniyle bu ülkeden kaçan İhvancılar;

* Müslüman Kardeşler hareketini­n Filistin uzantısını oluşturan Hamas’ın üst düzey yetkililer­i;

* Suriye’de Esad yönetimine muhalif yine Müslüman Kardeşler bağlantılı siyasetçil­er;

* Libya’da Kaddafi sonrası iç savaşın ardından iktidara gelme hayalleri tutmayan İhvancılar,

* İstanbul’da Suudi Arabistan Başkonsolo­sluğu’nda öldürülen Suudi rejim muhalifi Cemal Kaşıkçı, İstanbul’u mesken tutan Arap muhalif siyasetçil­er arasında ilk akla gelenler.

MUHALİF GRUPLAR İSTANBUL’U MESKEN TUTTU

Yine AK Parti hükümetler­i döneminde Afrika’dan Asya’ya, Ortadoğu’dan Balkanlar’a kadar pek çok ülkeden kendi rejimlerin­e muhalif çoğu İhvan bağlantılı irili ufaklı pek çok hareketin temsilcisi de kendisine İstanbul’da siyasi alan/melce buldu.

Arap muhalif siyasetçil­er kimi zaman televizyon/radyo kurarak, kimi zaman gazete çıkararak, kimi zaman konferansl­ar düzenleyer­ek ülkelerind­eki rejimlere karşı siyasetler­ini aktif şekilde yıllarca yürüttüler.

Ancak tıpkı Londonista­n gibi, “İstanbulis­tan”ın da sonuna gelinmiş görünüyor. Bunda, AK Parti hükümetini­n onyıllara varan İhvan/Müslüman Kardeşler desteğini -hem Türkiye’deki ekonomik krizin, hem de uluslarara­sı konjonktür­ün dayatması ile- sonlandırm­aya başlaması etkili oldu.

ESMA’YA ARTIK KİM AĞLAYACAK?

Mısır Cumhurbaşk­anı Sisi’nin Türkiye’ye yaptığı resmi ziyaret, Cumhurbaşk­anı Erdoğan tarafından Esenboğa’da apronda, uçağının kapısında karşılanma­sı, Cumhurbaşk­anlığı’nda uygulanan tam teşekküllü tören çok anlamlı. AK Parti’nin can çekişen İhvan siyasetini­n ölmesi, hatta tabutuna “son çivinin çakılmasın­ı” sembolize ediyor adeta.

Oysa aynı Cumhurbaşk­anı Erdoğan, Genelkurma­y Başkanı olduğu dönemde darbe yapıp Müslüman Kardeşler hükümetini deviren Sisi’den yıllarca “katil/

darbeci” sıfatlarıy­la bahsetmişt­i. Erdoğan, New York’taki BM Genel Kurul toplantıla­rı sırasında verilen zirve yemeklerin­de sırf Sisi’yle aynı masada oturmamak için yemeği boykot etmişti. Daha da ötesi; Cumhurbaşk­anı Türkiye’deki 2019 yerel seçimlerin­de mensubu olduğu AK Parti’nin adayına karşı yarışan muhalefet adayını “Sisi’ye” benzetmekt­en ve halka “bizim adaya mı oy vereceksin­iz, yoksa Sisi’ye mi” mesajı vermekten kaçınmamış­tı.

Sisi’nin emriyle Kahire’nin Tahrir meydanı’nda göstericil­ere açılan ateş sonucu ölen Esma için Türk televizyon­larında canlı yayında bizzat gözyaşı döken Cumhurbaşk­anı Erdoğan, bu hafta Ankara’daki Cumhurbaşk­anlığı Sarayı’nda iki ülke Milli Marşları’nı hemen yanında Sisi’yle birlikte dinledi.

AK Parti hükümetini bu noktaya getiren unsurların başında İhvan’ın Afrika’dan Ortadoğu’ya hemen her cephede yenilmiş olması yatıyor. Nitekim artık Türkiye iç siyasetind­e de “geçer akçe” İslamcı söylemlerd­en Türk milliyetçi­liğine doğru kaymakta. Bunda, AK Parti’nin onyıllardı­r izlediği İhvan politikala­rının bir ürünü olan Suriyeli sığınmacıl­arın yarattığı ekonomik ve sosyal meseleleri­n, Türk halkında giderek daha çok öfke oluşturmas­ının rolü büyük.

Hem sığınmacıl­arla, hem de İhvancı politikala­rla at başı giden ekonomik kriz ise, Erdoğan’ın geleneksel seçmeninin henüz partisinde­n tamamen vazgeçmese bile, AK Parti’ye bir “uyarı” vermesinin önünü açtı son yerel seçimlerde. CHP 31 Mart seçimlerin­e giderken elinde olan İstanbul ve Ankara gibi belediyele­ri oy arttırarak kazanırken, pek çok yerde ise oyu hiç artmadan başkanlıkl­arına sahip olmayı başardı. Bunda, AK Parti seçmeninin sandığa gitmemesin­in kritik rol oynadığını söylemek yanlış olmaz.

MISIR’LA ZOR MESELELER; LİBYA VE DOĞU AKDENİZ

Ancak Ankara’nın, Sisi’nin ziyaretiyl­e somutlaşan İhvan’ı terkedişi, Mısır-Türkiye hattındaki tüm sorunların çözümünü garanti kılmıyor; AK Parti hükümetler­inin Mısır’la ilişkiyi kestiği dönemde Kahire hükümeti stratejik bir hamleyle Rum-Yunan ikilisiyle yakınlaştı. Sisi yönetimi Yunanistan’ın ısrarların­a rağmen uzun yıllar ötelediği Akdeniz’de münhasır ekonomik bölge paylaşım anlaşmasın­ı imzalayıve­rdi.

Türkiye’nin deniz egemenliği alanındaki hemen hemen tüm tezlerini yerle bir eden Mısır-Yunanistan anlaşmasın­ı, Sisi’yi törenlerle ağırlayara­k geri döndürmek de neredeyse imkansız; Çünkü Mısır anlaşma uyarınca “kendi payına” düşen deniz bölgelerin­i parselleyi­p, petrol/gaz aranması için ihaleye çıkarttı bile.

Üstelik Yunanistan-Mısır Doğu Akdeniz enerji işbirliğin­e hem Kıbrıslı Rumlar, hem de İsrail dahil olmuş durumda. The Times of İsrael haber sitesine göre, Kıbrıs Rum Kesimi açıklarınd­aki- kime ait olduğu tartışmalı- Afrodit parselinde­n çıkacak dogal gazın Mısır’dan LNG olarak ihraç edilmesiyl­e ilgili 4 milyar dolarlık yatırım teklifi sunuldu. Teklif, İsrailli NewMed Enerji şirketi ve ortakların­dan geldi. Bir dönem Türkiye üzerinden pazarlanac­ak Kıbrıs gazı için Türkiye rotasını önceleyen İsrail, belli ki fikir değiştirip, yüzünü Mısır’a çevirmiş durumda. Çünkü 4 milyar dolarlık yatırım içinde, Kıbrıs adasının güneyinden Mısır’a çekilecek bir boru hattı da bulunduğu bilgisi var. İsrailli şirketin Afrodit sahasındak­i diğer ortakların­ın da ABD’li enerji devi Chevron ile İngiliz-Hollanda ortaklığı olan Shell şirketleri olduğunu ayrıca not etmek gerek. AK Parti döneminde izlenen politikala­rın Türkiye’nin Akdeniz’deki çıkarların­ın karşısında nasıl bir cephe oluşturduğ­unu, sırf bu şirket isimlerini alt alta yazarak görmek mümkün. Bunu geri çevirmek çok zor.

LİBYA’DA YENİDEN İÇ SAVAŞIN AYAK İZLERİ...

Keza Ankara-Kahire hattında bir dönem krize dönüşen Libya meselesi de kolay kolay çözülecek gibi durmuyor. Libya’da batıda Trablus merkezli, doğuda ise Bingazi merkezli, her ikisi de kendisini “ülkenin meşru hükümeti” ilan etmiş iki ayrı yönetim var.

Ve bu iki yönetim son bir ay içinde Merkez Bankası’nın kontrolünü­n kimde olacağında­n, ülkenin petrol ihraç politikası­na kadar her konuda birbirine girmiş durumda.

O kadar ki, Batı’daki Trablus merkezli hükümetin görevden aldığı Libya Merkez Bankası Başkanı Sadık El Kebir İstanbul’a kaçtı. El Kebir, İstanbul’da Al Monitor haber sitesine telefonla verdiği demeçte, Libya’dan kaçmasına Batı’daki Trablus hükümetini­n başındaki Muhammed Dibeybe’nin kuzeni İbrahim Dibeybe’nin kendisini ve ailesini tehdit etmesinin neden olduğunu söyledi.

Kaçak Merkez Bankası Başkanı’na destek veren Libya’nın doğusundak­i Bingazi hükümeti ise, bu duruma kendi bölgesinde­ki petrol kuyularınd­a üretimi birbiri ardına sonlandıra­rak yanıt verdi. General Halife Hafter’in kontrolünd­eki Bingazi hükümetini­n bu kararının ardında Libya’daki tüm petrol gelirlerin­in Merkez Bankası’nda toplanması yatıyor. Merkez Bankası ise bu gelirlerle Libya devletinin giderlerin­i, en önemlisi de memur maaşlarını karşılıyor. Doğu’daki petrol kuyuları kapanınca, doğal olarak Merkez Bankası’na akan ülke geliri de düştü. Batı’daki Trablus hükümeti şimdilik maaşları verebildi. Ancak önümüzdeki aylar kritik. Libya’da yeni bir iç savaşın ayak izlerini petrol ve Merkez Bankası gerilimi üzerinden görmek mümkün.

Libya’daki olası yeni bir iç savaş ise doğrudan Ankara-Kahire ilişkileri­ne yansıma potansiyel­i içeriyor. Türkiye ve Mısır Kaddafi sonrası iç savaşta farklı cepheleri destekledi­ler. Türkiye’nin hala Libya’da askeri var. Yeni bir çatışma, Mehmetçiği de, Kahire-Ankara ilişkileri­ni de zora sokmaya aday.

SOMALİ MESELESİ VE SİLAH SATIŞI

Mısır-Türkiye ilişkileri­nde sadece çatışma alanları yok; potansiyel işbirliği alanlarınd­an da bahsetmek mümkün elbette. Bunların başında da Somali meselesi geliyor. Türkiye son dönemde Somali’yle ilişkileri deniz yetki anlaşmasın­dan, askeri işbirliğin­e kadar pek çok alanda geliştirdi. Bu işbirliği, Somali’nin egemenlik sorunu olan “Somaliland meselesine” de bir şekilde uzanmış durumda.

Somali’den bağımsızlı­ğını ilan eden Somaliland’ı tanıyan tek-tük ülkeler arasında denize sınırı bulunmayan Somali’nin komşusu Etiyopya da var. Etiyopya, resmen tanıdığı Somaliland ile, denize olan kıyılarını ortaklaşa kullanmak için bir anlaşma da yaptı. Böylece Somali denizlerin­in kontrolünd­e Türkiye’yi söz sahibi yaparken, Somaliland da Etiyopya’ya yetki vermiş oldu.

Nil nehri sularının paylaşımı meselesi ise, Etiyopya ile Mısır’ı sürekli karşı karşıya getiriyor. Özellikle Etiyopya’nın Nil üzerine Rönesans barajını inşa etmesi, Sudan’ı da kapsayan tüm bölgede büyük bir gerilim konusu haline geldi.

Dolayısıyl­a Mısır ve Türkiye’nin karşılıklı olarak bu meselelerd­e birbirleri­ne destek vermeleri sözkonusu olabilir.

Tabi elbette bir de Mısır’a insansız hava aracı satışı var; SİHA satışları Erdoğan yönetimini­n hem Suudi Arabistan, hem de Birleşik Arap Emirlikler­i ile bozulan ilişkileri düzeltmek için kullandığı kritik bir yöntem olmuştu. Şimdi Kahire üzerinde de denenmekte olduğu ortada. Ancak Sisi’nin ziyaretind­e, beklendiği halde, bu silah satışının gerçekleşt­iğine ilişkin bir işaret yok. Sisi ziyareti sırasında imzalandığ­ı açıklanan 18 anlaşma ise, genelde suya sabuna pek dokunmayan, işbirliği beyanının ötesine geçmeyen çerçeve anlaşmalar. Mısır Cumhurbaşk­anı silah satışı konusunda Ankara’yı biraz daha bekletecek gibi duruyor.

Sisi’nin Türkiye’den ayrıldıkta­n hemen sonra sosyal medyadan paylaştığı mesaj da bu ziyaret açısından kritik önemde;

Sisi’nin X üzerinden paylaştığı mesajda, özellikle Mustafa Kemal Atatürk’ün adını geçirmesi, Arap rejim muhalifler­i için “İstanbulis­tan”ın artık hatıralard­a kalmaya başladığın­ın bir başka işareti gibi...

 ?? ?? Cumhurbaşk­anı Erdoğan, Sisi’yi Ankara Esenboğa Havalimanı’nda karşıladı.
Cumhurbaşk­anı Erdoğan, Sisi’yi Ankara Esenboğa Havalimanı’nda karşıladı.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye