ZEKAT ŞİFADIR
Günümüz insanının en fazla şikâyet ettiği konulardan birisi de hiçbir şeyin kendisine yetmemesi ve kendisinin de hiçbir şeye yetişememesidir. Herkesin yapmak istediği çok şey varken ne zaman ne mekân ne de maddi imkan yeterli oluyor. Belki daha çok çalışıyoruz, daha çok kazanıyoruz ancak hiçbirisi ihtiyaçlarımızı karşılamaya yetmiyor. Bu durumda onca kazancın, onca imkanın manevi bir yetersizliği olduğu aşikar. Bereket, en özet tanımıyla gözle görülmeyen/ ölçülemeyen fazlalıktır. Kazancımızda helal gözetmek, yetimlerin başını okşamak, büyüklere hürmet etmek, küçüklerimizi sevindirmek bereketimizin kaynağıdır. Bereket bazen yüzde, bazen sözde, bazen aşta, bazen mekânda, bazen de zamanda tezahür eder. İslam’daki ibadetler yalnızca bireysel değil, aynı zamanda da toplumsaldır
ve birbirimizle ilişkilerimizi düzenler. Zekât, mal biriktirme hırsına karşı mülkün sahibinin Allah olduğunu hatırlamamızı sağlayan bir ibadettir. Zekâtın amacı zenginin daha zengin, fakirin daha fakir olduğu bir düzenin önüne geçmek, sosyal dayanışma ve adaleti sağlamaktır. Zekât, iman edenler için bir şifadır. İslam, Hz. Âdem ile başlayan, bütün peygamberlerle devam eden ve Hz. Muhammed (sav) ile kemâle eren bir dindir. Allah dinin son temsilini bir ticaret kentinde tacir bir peygamber üzerinden bizlere tebliğ ettirdi. Böylece Batı’nın henüz tarım toplumu olduğu yıllarda Müslümanlara ticaret yapmayı, helal ve temiz kazanmayı ve kazandıklarımızı bölüşmeyi ve böylece bereketini görebilmeyi öğretti. Kaybettiğimiz, yitirdiğimiz, hayatımıza yeniden anlam katacak, bize huzuru yeniden sağlayacak şey berekettir.