ORUÇ ÜLKESİ
Sabır, ahlâkımızın olgunlaşmasına yardımcı olan prensiplerden biridir. Allah’tan başka kimseye yakınmamak, sızlanmamaktır. Allah'ın farz kıldıklarını yerine getirmeye, yasakladıklarından kaçınmaya, bela ve musibetlere karşı direnç göstermektir. Bizlerin bu imtihan dünyasında en çok ihtiyaç duyacağımız erdemlerin başında gelmektedir. Allah Resulü’nün (sas) şu sözü ne manidardır: “Müminin durumu takdire şayandır. Niye olmasın ki? Onun her işi hayırdır ve bu da müminden başkası için ulaşılabilir bir nimet değildir. O, mutlu olacağı bir durumla karşılaşınca şükreder, bu onun için hayır olur. Herhangi bir sıkıntıya maruz kaldığında da sabreder, bu da yine onun için hayır olur.” (Müslim, Zühd, 64.) Ramazan ayı Müslümanları, maneviyatına
yoğunlaştırmanın ötesinde, insanları birbirine yakınlaştırarak toplumsal dayanışma duygusunu da güçlendirmektedir. Oruç, insana sabır, takva ve şükretmeyi öğretir. Peygamberimiz (sas) : "... Oruç sabrın yarısıdır..." buyurmuş ve Ramazan ayını da "sabır ayı" olarak isimlendirmiştir. (Ebû Dâvûd, Sıyâm 54) Sabır, nefsimizi eğitmenin ayıdır. Allah’ın rahmet ve bağış kapılarının açıldığı bu mübarek ayda; iyilikler yapmaya, kötülüklerden sakınmaya, bela ve sıkıntılara tahammül etmeye gayret göstermektir. Ruh, oruç ülkesinde büyümenin sırrını keşfedecektir. Siz sanmayın ki oruçta yalnızca siz susar, siz acıkır, siz sabredersiniz. Oruç da susar, oruç da acıkır, oruç da sabreder. Oruç da canlıdır. Sizin gibi. Hatta sizden fazla. Çünkü onda, ölümün eritebileceği et ve kemik yoktur…