Kullanılmayan istikrar fırsatı
1996 yılında yurt dışından gelen kısa vadeli sermaye girişinin net olarak 8 milyar doları bulması büyüme oranını yüzde 7.8’e yükselten etkenlerden biri oldu. Şirketlerin Gümrük Birliği sonrasında artan ithalata karşı koyabilmek için yeniden yapılanma gayreti içine girmeleri yatırımları canlandırdı.
Ne var ki bu büyümenin ekonomiye maliyeti çok yüksekti. Mevduat faiz oranı enflasyon oranının çok üstündeydi ve bu iki gösterge arasındaki farkı tanımlayan reel faiz yüzde 33.7 gibi çok yüksek bir düzeye tırmanmıştı. Bazı Hazine ihalelerinde yıllık reel faizin yüzde 40’ı bulduğu bile görülüyordu. Bu kadar yüksek bir reel faize hiçbir ekonominin dayanması mümkün değildi. Bu dönemde şirketlerin yüksek faizden elde ettikleri kazanç, üretimden elde ettikleri kazancı aşabiliyordu. 1996 sonunda yıllık enflasyon yüzde 79.8 olmuş ve enflasyonu düşürme hedefine ulaşılamamıştı.
Refahyol (Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi) hükümeti gerçekçi bir ekonomi politikası izleseydi ekonomiyi düze çıkarmak mümkündü. Çünkü 1996 yılında dünya ekonomisinde istikrarlı bir ortam vardı. Ham petrol fiyatları varil başına 20 dolar dolayında kaldığı için dış ticaret açığının denetim altında tutmak mümkündü. Dünya hammadde fiyatlarının ve diğer girdilerin elverişli düzeyi sayesinde KİT açığı fazlaya dönüşmüştü.
Hükümet bu olumlu ortamdan yararlanamayınca, ilk tehlike sinyali dış ticaretten geldi. 1996 yılında ihracat yüzde 7.3’lük bir artışla 23.2 milyar dolara çıkarken, ithalat yüzde 22.1’lik bir artış göstererek 43.6 milyar dolar olmuştu. Dış ticaret açığı ise 20.4 milyar dolarlık rekor bir düzeye çıkmıştı.