BENİ BAŞTAN YARAT!
Kimi küllerinden doğuyor kimi kendini baştan yaratıyor… Pop kültürünün yeni gözde terimi “era” merceğimiz altında.
Bilen bilir: Günümüzün en başarılı pop yıldızı olan Taylor Swift’in bu engel tanımaz etkisi, aslında kariyerinin ilk günlerinden beri süregelen bir fenomen değil. Geçmişe dönüldüğünde Swift’in bir numaralı pop sanatçısı rütbesine yükselişi, aslında 2017 yılının son aylarına dayanıyor. Şarkıcı için dönemin şartlarıysa Kim Kardashian ve Kanye West’le yaşadığı polemiğin ardından “yılan” ilan edilişi, iptal kültüründe silinişi ve hatta adına Taylor Swift is Over partilerinin verilişine kadar uzanıyor. Peki Swift, kariyerinin son demlerinde olduğu düşünülürken nasıl küllerinden doğmayı başardı? “Reputation” albümüyle rebranding’e giden şarkıcı, bugünlerde düzenlediği turuna da adını veren era’larından biri sayesinde bunu yaşadı. Kelime anlamıyla dönem, periyod anlamına gelen bu kelime pop kültürünün yeni norm ve beklentileri arasına Swift ile yerleşti desek yeridir. Özellikle kadın pop sanatçılarında yayımlanan müzik albümü ile stil, sosyal medya kullanımı ve sosyal performanslarını yeni kimliklere büründürme işi olan bu “era” meselesine bir de beraber göz atalım.
Sahnede neler oluyor?
Aslında Swift’ten önce bu pratiği uygulamasıyla öne çıkan bir isim vardı ki, o da kuşkusuz Lady Gaga’ydı. “Born This Way” albümü süresince “Jo” adını verdiği erkek görünümüyle ödül törenlerine katılan Gaga, alter egosunu bir pazarlama stratejisi haline getirmişti. Swift’in de Kanye West ile yaşadığı polemik üzerine “iyi kız” imajını bozup ona hakaret olarak yöneltilen “yılan” simgesini bir intikam personası olarak bürünüşü, tıpkı Gaga’da olduğu gibi algılanma şekli yerine konuşulma, pazarlanma şeklini öncelik atfeden bir metoddu. Her ne kadar Swift, yeniden “iyi kız” rolüne geri döndüyse de hala devam eden ve çok ses getiren turuna isim veren era’lar, artık pop endüstrisinde herkes için bir norm haline geldi diyebiliriz. Yakın zamanda örneklerini disko albümü “Renaissance”tan country albümü “Cowboy Carter”a geçişte albümün sesiyle beraber stilini de değiştiren Beyoncé’de; yine diskodan sıyrılıp psikedelik popa yönelen Dua Lipa’nın kızıl saçları ve grunge kıyafetlerinde görebiliyoruz. Endüstri takipçileri favori sanatçılarının yeni eralarından sıklıkla memnun oluyorlar, tabii bunun da istisnalarını görüyoruz.
Örneğin uzun süredir, “Lust For Life” albümünde olduğu gibi daha pop sound’lara dönmesi beklenen Lana Del Rey’in hayran kitlesinin aksine gelecek albümü “Lasso” ile daha da country’e ineceğini açıklaması “yeni” bir eranın gelişini pek de müjdelemiyor. Yine de sıkı bir kitlesi olan Del Rey için bunun büyük bir problem olduğu söylenemez – özellikle kendisinin geçtiğimiz ay Coachella sahnesinde ağırladığı Camila Cabelo’yla kıyaslayacak olursak!
Pop müziğin “tatlı” kızı, girlband ikonu Camila Cabelo; geçen aydan beri duyurularını yaptığı yeni albümü “C, XOXO” ile alışıldık personasını yeni era’sı için terk etmeye pek gönüllü. Saçlarını sarıya boyatmasının ardından albümünden ilk teklisi “I Luv It”i yayımlayan Cabello’nun hyperpop janrına olan yolculuğu; kendi hayranları tarafından “fazla ilginç” bulunurken hyperpop severler içinse “özenti” olarak adlandırılmasına yol açtı. Standartların her sanatçı için farklı mı olduğu, yoksa zamanın ruhunun mu değişiyor olduğu asıl soru olarak karşımıza çıkabilir. Zira albümleriyle görünür yaşantılarını eşleyen sanatçılar, yarattıkları konseptle neredeyse on yıldır kutlanan ve hatta heyecan verici bulunan bir fenomenken ansızın her şey tersine dönmüş olabilir mi? Pop dünyasının pazarlama stratejisi gün geçtikçe değişirken, bu sorunun gerçek yanıtını Taylor Swift’in “Reputation” (Taylor’s Version) versiyonunu yayınlamasıyla göreceğiz denilebilir – rebranding’i neredeyse tanımlayan bu albümün karşılaşacağı coşkunun, müzik dünyasının gelecekte bize neler vaat ettiğine dair önemli ipuçlarını taşıyacağına kuşku yok.